top of page
kaankabukcu

Ben aslında yoğum! | Joker 2 (Folie à Deux)

Öncelikle son dönemde zannediyorum ki erişebilirlik ve görünürlük artışıyla, üstüne bir de “farklı” “özgün” olma gibi beklentiler eklenince, herhangi bir sanat ürününü linçlemek ve eleştirmek çok olağan hale geldi. Film özelinde gösterime girer girmez bu kadar yoğun bir eleştiri tufanına maruz bırakılmasını bu bağlamda verilen her türlü emeğe saygısızlık olarak görüyorum. Tabi ki bu bir film, müzik, resim veya oyun da olduğu gibi herkesin de hoşuna gidecek, harika bir yapı olacak demek değil. Ancak filmden bizim duyduğumuz beklenti ile bir filmin bize anlatmak istediklerini ayırarak da ele almamız gerektiğini düşünüyorum. Uzatmadan söyleyebileceğim şey ben filme bayılmadım ama beğendim demesem de ayıp ederim gibi. Şimdi birazcık da bu bakış açısıyla söyleyeceklerimi dinlemeniz için baştan belirtmek istedim.


Filmimiz, mini bir çizgi film akışıyla başlıyor. TV programında Arthur’un Murray’i vurarak Jokere’e dönüşmesi ve toplumu hezeyana sürüklediğini hatırlarsınız. Orada Joker’in aklından neler geçti, neler olduyu kısa bir çizgi filmle anlatmışlar. Kendi gölgesi tarafından takip edilen Joker’in onunla olan kavgaları, gölgesinin onun başına açtığı sorunlar ve yakalanışını izliyoruz. Daha sonra Arkham Hapishanesine çevriliyor kameramız ve uzun bir süre günlük akışta Joker’in gardiyanlar tarafından nasıl zorbalandığı, sigara alabilmek için onları güldürmek zorunda olması vs gibi devam ediyor. Avukatıyla görüşmeye giderken de Harley, müzik sınıfından çıkıp kafasına ateş atıyormuş gibi yapıyor ve ilk teması kurmuş oluyor iki baş karakterimiz. Uslu ve sakin bir mahkum olan Joker’i, bu tavırları nedeniyle bir gardiyanın da insiyatifiyle müzik derslerine katılmaya hak kazanıyor. Bu derslerde aralarındaki sözlü ve sözsüz iletişimlerden etkilenen Joker, bir akşam film izlerlerken Harley’nin gazına gelerek çıkan yangından istifade edip, bahçede onunla dans ediyor. Zaten geçen süre boyunca tvde yaptıkları ve söyledikleriyle toplumsal bir sempati kazanmış ve ünlenmiş joker, bu yangın hadisesi ve yaklaşan davasıyla tekrar gündem oluyor. Mahkeme sürecine geçerken Harley’nin onu hücresinde ziyareti, arthurdan jokere makyaj ile geçmesi, seks yapmaları, joker personasınısını daha da tutmasına ve sahiplenmesine neden oluyor. Ünlü Gotham savcısı Harvey Dent’in davasını yürüttüğü bu süreçte, avukatının Arthur’u kurtarma stratejisi; hem Harley’nin dışarıda yaptıkları hem de Joker’in personasına sarılmasıyla sarsılıyor. Ve joker kendi davasında, avukatlığa dair bir şey bilmeden kendini savunmak istediğini belirtiyor. Buraya kadar müzikler ve dava-medya süreçlerine dair birçok olay izliyoruz ama oraları hızlı geçmek istedim. En önemli noktalar aslında bizim Joker’in suçlu olduğunu bilsek de bundan mental sağlık sorunlarıyla onu kaçırmaya çalışan avukatı, bilinçli yaptığında ısrarcı savcılık makamı ve mahkeme salonunda her hareketi, söylemiyle dalga geçen toplumun temsili insanları da atlamamak gerek. Bir önceki filmde öldürmediği Gary adlı eski iş arkadaşının mahkemede verdiği ifade sırasındaki kaygı ve korkusu, “beni tek anlayan, tek dalga geçmeyen sendin” diyerek Joker’in içindeki Arthur’a ve insansı hassaslığa dokunması, buradaki sert ifadeleri nedeniyle gardiyanlar tarafından şiddet görüp tecavüze uğramasıyla karakterimiz hali hazırda yaşadığı ruhsal çatışmaların zirvesine geliyor. Dava sonucunda kendini savunmak için bir konuşma yaptığı esnada, “ben joker değilim” diyerek bu personasını kırması, hissettiği pişmanlık ve suçluluğa dair izler göstermesi, aslında sadece normal bir hayat yaşamayı istediğini söylediğinde, salondaki destekçileri tarafından terk ediliyor ve idam cezasına çarptırılıyor. Tam bu karar açıklanırken de mahkeme salonu bombalanıyor ve fırsattan istifade kendini dışarı atan Arthur (Çünkü artık joker değil) koşarak eski evine, yani Harley’nin olduğu yere gidiyor Arthur’un joker değilim demesi üzerine Harley onu değil jokeri sevdiğini söyleyerek Arthur’u terk ederken polisler tarafından yakalanarak tekrar Arkham’a götürülür. Burada ölüm cezası için beklerken tv izlediğini görüyoruz ve bir gardiyan ziyaretçisi var diyerek onu çağırıyor. Kalkıp yarı şaşkın yarı umutla giderken, arkadan filmin başından beri kendini hissettiren ama göstermeyen bir başka suçlu geliyor. Arthur’a joker gibi bir palyaço ve bir psikopatın fıkrasını anlatıp, bir anda onu defalarca kez bıçaklıyor. Arthur kan kaybederek yerde ölürken arkada bu karakterin aynı bıçakla kendi ağzının kenarlarını kestiğini görüyoruz ve film bitiyor.


Genel olarak film izlemesi biraz zor ve bir müzikal için şarkıların geldiği yerlerde bize çok da iyi hissettirmediği bir tonda. Çünkü zaten bir çizgi roman karakterinden uyarlama yapılan bir senaryoda, müziği sahnelerin bağlanması, olay-duygu derinleştirilmesi veya herhangi bir olayın anlatılması için bu denli kullanmak ne kadar gerekli? İlk filmi takiben aslında iki boyutuyla nam salmış Joker’i bu kadar insani ve karmaşık bir yere çekmeleri nedeniyle ben hem oyuncuları hem de senaryonun çıkış noktasını gayet beğendiğimi söylemeliyim. Joaquin Phoenix yine oyunculuğuyla döktürmüş. Ancak Lady Gaga’nın filmde oyunculuğu veya canlandırdığı Harley karakteriyle değil de müzikal becerileri ve varlığıyla ön plana çıkması, bir karakteri bu kadar derinleştirirken yan karakterin bu kadar kısa anlatım ve sahneyle geçilmesi oldukça tatsız olmuş. Klasik bir harley-joker ikilisi beklemek veya bu beklentinin izleyicide oluşturulması oldukça yersiz olmuş çünkü bu beklentiyi bu filmde bulmak mümkün değil. Ek olarak Lady gaga nın bir reklam unsuru veya bir baharattan daha fazla filme dahil edilmemesi de bu bağlamda kendisine ve role ne kadar yakıştığını da düşünerek Harley karakterine haksızlık olmuş gibi düşünüyorum. Ama her zaman söylediğim gibi sinema işini uzmanlarına bırakalım ve biz biraz farklı bir açıdan yaklaşmayı deneyelim.


İlk olarak filmin joker ve gölgesi arasındaki sürtüşmeye dair ufak bir çizgi filmle başlaması bence çok ilgi çekici ve bir o kadar da filmin sonuna yönelik bir atıf gibi. Joker iki yönü, ikiliği bulunan bir karakter olarak çiziliyor. Bu çizgi filmde de bu iki tarafın birbirlerine verdikleri zararlar ve fakat gün sonunda yine bir olmak-birleşmek zorunda kalmalarıyla ilgili bir yerde bizi bırakıyor. En bariz ve düz çağrışımla bildiğimiz bir bölme-bölünme durumunun nihai sonucu ve içsel yansımasının bir tasviri. İçimizdeki iyi-kötü, güzel-çirkin veya doğru-yanlış tarafları ne kadar ayırsak veya ayrı görsek de onlar hep bize dair ve bizle kalan parçalarımız olarak var olmaya devam ediyorlar. Buradaki ufak sahne ve sonrasında Harley ile eyleme geçme aşamasına kadarki olan süreçte en çok dikkatimi çeken şey, Arthur veya Joker’in aslında bu iki tarafının birleşmesiyle, bunun yarattığı suçluluk, pişmanlık, haz ve mutlulukla ne kadar karmaşık, sıkışık bir yerde durduğu oldu. Yani bir yönüyle çok yalnız, suçlu, pişman hisseden bir Arthur, diğer tarafta iste rahatlamış, özgür, sevilen, tatmin olmuş bir Joker.


Bu ikilem akıl hastanesi ve hapishanenin de bir arada olması ama ayrı tutulması, gardiyanların yarattığı korkunç atmosferde yaşamanın veya yaşamaya devam etmenin ne kadar zor olduğu ve üstüne dışarıya dair her şeyin yasaklı olduğu bir çerçeveyle birleşince, herhangi bir ruhsallık için kaçınılmaz depresif bir hava yaratıyor. Tabi ki ruhsal olarak yeterliği olgunluğu olmayan Joker, bu depresiflikten sigara, ün, Harley, bomba, şov, mahkeme ile kaçmayı ve depresifliğini ertelemenin sonuçlarını yaşıyor aslında.


Harley demişken de aslında Joker karakteri için, çizgi romanlardakiyle paralel ancak ilişkisel-ruhsal olarak oldukça farklı bir konumlandırma yapıldığını düşündürttü bu bana. Bu nedenle de zaten hakkı yeterince yenmiş karaktere, biraz da olsa hakkını vermek, alt metnini oluşturmayı isterim. Harley, hemen hemen bütün çizgi roman serilerinde Arkhamda çalışan bir psikiyatrist olarak joker tarafından manipüle edilip, kendisine aşık ettiği varlıklı bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Bu filmdeyse Harley, kendi depresifliği, ailevi problemleri ve kırılgan ruhsallığıyla, Arthur’un tvde Murray’i vurduğunu görünce ondan çok etkileniyor. Psikiyatristliği bırakıp, kendi isteğiyle hastaneye yatarak Joker’le tanışmak için fırsat arıyor ve buluyor de bunu. Tahmin ediyorum ki hem kendi patolojisinin manipülasyon ve etkileyicilik kabiliyeti hem de psikiyatrist olmasının getirdiği bilgi ve deneyimle aslında bunu başarması çok da tesadüf değil. Yapmaya çalıştığı şey, bir deliliğe ortak olmak gibi geldi bana. Çünkü psikiyatristlerin toplumsal olarak “deli” diye tabir edilen insanlarla çalıştığını düşünürsek, en çok gördükleri, ayırt ettikleri, tedavi ettikleri ve olmalarına izinli olmadıkları bir hal delilik. Mantıklı değil, açıklamalar bir yere kadar, beklenti duyulmaz, sorumluluk yüklenmez. Deliliğin bu nedenle sanıyorum ki Harley için rahatlatıcı bir tarafı var veya bu rahatlatıcılığı bulma ümidiyle delirmek istiyor. Bunu yapabilmek için de en görünür olan ve oldukça işlevsiz bir ruhsallığa sahip Joker’i seçiyor.


Filmde Harley’nin kendi kaynaklarını akıl hastanesine girmek veya Arthur’un evini almak için kullandığını görüyoruz. Bu nedenle bir psikiyatrist olarak Arthur’un tıbbi kayıtlarına ulaşması ve geçmişini bilmesi de oldukça olası. Arthur’un hayat hikayesini detaylıca bilip formüle ettikten sonra aslında altta yatan sebepleri de görmemesi zor. Hayatı boyunca dalga geçilmiş, dövülmüş, kandırılmış olan Arthur’un içten içe en çok ihtiyaç duyduğu şey gerçek, doğal bir bağ kurmak. Bir önceki filmde Arthur’un annesiyle ne kadar bağımlı ve yapışık bir ilişkisi olduğunu söylemiştim. Böyle bir bağlılık değil bahsettiğim. Mahkeme sahnelerinde de açığa çıktı üzere annesi bilerek, isteyerek ve onu engellemeye çalışarak çok uzun süreler yalan söylüyor ve taktığı bu uslu, mutlu, sakin maskesini besliyor. Bunları öğrendikten önce de sonra da Arthur’un temel meselesi olan sıcaklık-yakınlık ihtiyacı gibi temalar bence değişmiyor. Harley de bunu gayet iyi bildiği bir yerden, üstelik gerçekten de Joker e duyduğu hayranlık ve aşkla karışık olarak, Arthur’un eksikliğini hissettiği sıcaklığı her anlamda ona veriyor. Onu anladığını gösterircesine başından vurma taklidi, ona ne kadar hayran olduğunu ve tanışmayı istediğini söylemesi, çıkmadan önce ona aşkını itiraf etmesi, birlikte olmaları, hamilelik yalanı, dışarı basına verdiği demeçler gibi nice örnekleri sayabiliriz. Harley gerçek bir insan olduğunu düşünerek aslında Joker’e bütün bunları veriyor. Çok annesel bir yerden harley nin onu manipüle ettiğini söyleyebiliriz. Arthur’un da Joker’in de bu kadar gerçek bir ilgi ve sevgi karşısında birbirlerine girmeleri de çok da şaşırtıcı değil.


Ancak gelelim filmin sonuyla bütün bu meselenin başka bir yöne kaymasına. İçeride bir yerde aslında hep normal bir hayat yaşayıp gitmeyi istemesi, bunları hak etmediğini düşünmesi, insanlara ve ona davranış şekillerine olan öfkesi, yaşadıklarının zorluğunu kaldıramaması ve aslında bütün yaptıklarını da bu yüzden yaptığını itiraf ediyor Arthur ve Joker olmaktan çıkıyor. Harley ve birkaç kişinin hemen sonrasında salonu terk etmeleri oldukça doğal. Çünkü harley’nin ve diğerlerinin sevdiği, ilgi gösterdiği şey Joker, Arthur değil. Arthur gerçekten var olan, bir sürü travmatik olay yaşamış, toplumsal ve sistemsel olarak oradan oraya sürüklenmiş bir insan. Joker ise Arthur’un içinde bulunduğu koşullardan içine attığı öfkesi, kini, nefreti, hasedi, yıkıcılığını, insansı olmayan bir gerçekçilikte kuşanmış bir psikopat. Bu ikililiğin ilk filmde ayrıştırılıp çoklu kişilik bozukluğu gibi yorumlanmaya dönmesi, ikinci filmdeyse ikisinin de aynı kişi olmaları ve sentezlenmeleri Nesne ilişkileri okulunun teorilerine göre Arthur’un paranoid-şizoid pozisyonda her şeyi iyi-kötü olarak ayırdığı, benliği ve karşısındakileri bir bütün olarak göremediği, yıkıcı ve korkutucu pozisyondan, depresif pozisyona yani benliğin iyi-kötü parçalarının entegre olduğu, karşının bir bütünlük içinde görülebildiği, kişinin arzuları ve bunların eksikleriyle kalabildiği bir pozisyona geçmesinin bir akışına benziyor. Joker personasını kırınca birçok şey kaybediyor Arthur ama belki de ruhsallığı açısından önemli olan bu yüzleşme-birleştirme ile artık içsel olarak zorlandığı bir mesele kalmıyor. Yani düşünün ki, bu içsel çatışma o kadar yoğun ki bütün bu ilgi-sevgi gören, popüler kimliğini, ilk ilişkisini, ondan hoşlanan bir kadını bırakacak ve ölmeyi kabul edecek kadar korkutucu ve yıpratıcı.

Joker personasının kırılması Harley’de müthiş bir hayal kırıklığına yol açıyor. Bu oldukça anlaşılır ve doğal da ancak başta da dediğim gibi, iki boyutlu bir çizgi romandan üç boyuta taşınınca bu karakterlerde hep daha insani, daha kırılgan ve daha derin bir tarafları oluşuyor. Harley Quin gibi kötü bir karakterin de hayal kırıklığını yaşadığını ancak böyle görebiliriz. Harley aynı zamanda bulunduğu annesel konumuyla başka bir hayal kırıklığı daha yaşıyor aslında. Filmlerin ikisini bir arada bir bütün gibi düşününce, harley aynı zamanda doğamamış Jokere veya onu doğuramamasına dair de bir kırgınlık duyuyor. O da Joker’in Arthur’un dönüştüğü kişi olduğunu sanmış ve bütün yatırımını buna yapmıştı. Seks yapmaları ve hamilelik yalanı da bununla ilgili gibi geliyor bana. Belki Arthur üzerinden bir Joker doğmasına neden olamadı ama son sahnede bir psikopatın onu bıçaklaması ve sonra tipik bir joker imgesi olan kendi ağzının iki tarafını kesmesi, bir Joker in doğduğunu bize gösteriyor. Bir joker doğdu evet ama joker hiçbir zaman bir kişi de değildi. Yani belki bu filmde bize anlatılmaya çalışan şey, joker’in bir persona olduğu ve gerçek bir kişi olması gerekmediğiyle ilgili. Bu da bizi daha önce konuştuğumuz winnicott un being ve doing kavramlarına götürebilir. Bir joker olmak ve bir jokerlik yapmak var. Harley’nin de, toplumun da istediği şey birinin jokeer olmasıydı. Kendi kötülüğü, acımasızlığı, tuhaflığı, tehlikesiyle barışık bir palyaço olması yani. Ama joker belki de bu kadar tekyönlü ve yüzeysel bir karakter değil. Bu nedenle de isteyerek veya istemeyerek yönetmenin bu şekilde bir joker sunması bana joker in bir olma değil yapma hali olduğunu düşündürdü. Bir joker olamaz çünkü herkes jokerlik yapabilir. Yani joker olunmaz, jokerlik yapılan bir haldir diyebiliriz.


Bitirmeden kısacık filmin adının ikili delilik olması ve filmde işlenen medya algısına da dilimi uzatmadan edemiycem. İkili delilik, deliliğin ikililiği, iki taraflı bir hal, ikili olunan bir durum gibi gibi birçok çağrışım yarattı bende. Biraz harley-joker ikililiği, biraz Arthur-joker ikililiğine gönderme olma da bunun hem bireysel, hem ikili hem de toplumsal ilişkilerde deliliğe duyulan ihtiyaç ve delililiğin hep yaratılan bir şey olmasını düşündürttüğünü paylaşmak isterim. İlk filmde çöpler artıyordu deliler de. Bu filmdeyse delilik birliğe-bir olma haline dönüştü. Çünkü kendi içinde delilik çöp gibi dağınık, karmaşık, istenmeyen ama özünde plastiği osu busu ayrılmadan çöp diye yargıladığımız bir kavram. Bizim de modern toplumlar olarak çokça ihtiyacımız var deliliğe, ki normal olanın ne olduğunu söyleyebilelim. Bu ifademi de çoğunlukla ironik ve göndermeli almanızı rica edeceğim çünkü profesyonel olarak bütün tanı kriterleri ve sınıflandırmalarından faydalanıyor olsam dahi hiç kimsenin tek bir veya birkaç etiket altında yaftalanması, dışlanması, görünmez kılınması veya ötekileştirmesini doğru bulmuyorum. Buna bütün psikolojik-psikiyatrik ve her türlü ayrıştıcı söylem de dahil. Bağlantılı olarak da filmde bu deliliğin çok medyatik, şakası yapılan, dalga geçilen ve ciddiye alınmayan bir tınısı olduğunu gözlemledim. Belki benim hassasiyetimden belki de bilgilerimden bilemiyorum ama herhangi bir bağlamda kimsenin ne fiziksel ne ruhsal sağlının medyatik veya dalga geçilesi bir yanı olduğunu düşünmüyorum. Kara mizah başka bir şey ancak nasıl kanser hastası birine bu konuyla veya ölümle alakalı direkt bir şaka yapmamalıysak, herhangi bir konuda zorlanan veya zorlanabileceğini düşündüğümüz birine de yapmamalıyız gibi geliyor bana. Artısı eksisi ile Joker 2 ikili delilik filmi benden bir 7 düz puan alır. Umarım bu oyuncu, yapımcı ve yönetmenlerin içine de bir nebze su serper:D

0 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Freud Bağımlılığa Ne Derdi? | Trainspotting

Öncelikle filmi herkesin izlemiş olmasını ümit ederek, izlemediyse de bu bölümden sonra mutlaka izlemelerini önererek başlamak isterim....

留言


bottom of page