top of page
kaankabukcu

Rüya Senaryo (Dream Scenario) İncelemesi

Birçok kez farklı janraların içerisinde kullanılmış veya yedirilmiş olarak karşımıza çıkan rüya konsepti, Norveçli film yapımcısı ve yönetmeni Kristoffer Borgli tarafından 2023’te kara komedi türünde vizyona giren Dream Scenario iel tekrar gündem olmuştu. Tabi film çıktıktan uzuun bir süre sonra bu kaydı oluşturmamız, hali hazırda başka kaynaklardan da incelemeleri görmüş olma ihtimalinizi arttırsa da bu incelemede Freudçu rüya analizinden bahsetmek ve farklı psikanalitik konseptlerden faydalanarak bütün filmi bir rüya gibi yorumlamak nasıl olurduyu size anlatmaya çalışacağız. Filmi izlemiş olanlarınızdan fikir ve önerilerinizi almak için bana farklı kanallar üzerinden ulaşmanızı, izlememiş olanlarınız içinse buradan sonra gelebilecek her türlü spoilerdan sorumlu olmadığım uyarısını yapmak isterim.

Filmimiz Amerikan kırsalında bulunan yerel bir üniversitede evrimsel biyoloji hocası olan Paul’ün açıklanamayan bir şekilde farklı insanların rüyalarında belirmesini merkeze alıyor. Bu tesadüfi olay akışları içerisinde Paul’ün “tırnak içerisinde” sıradanlığı, hayatının monotonluğu, kendisine bakışı ve insanların onu rüyalarında nasıl gördüklerine dair birçok mini olay dizisi görüyoruz. Bu süreç hem çok farklı teorilerin ortaya atılmasıyla Paul’ün bir sosyal medya fenomeni olmasına, hem de bu absürt durum içerisinde kendi çevresinde, ilişkilerinde ve işinde yaşadığı sorunlara değinerek  ilerliyor. Burada Paul’ün kendine ne kadar acıyan veya hakir gören biriyken, bu ünlülük sayesinde ne kadar “tırnak içerisinde” özgüvenli ve cesur hale geldiğini de adım adım izliyoruz. Burada Paul’ün yıllardır kendi yayınlarını çalan ve ünlü olan eski iş arkadaşına olan kin ve öfkesi, fark edilme ve görülme arzularının gazeteci olan eski sevgilisi tarafından sömürülmesi, rüyalarda reklam yapması için bir PR şirketinin hayalindeki kitabı basması karşılığında kendisiyle anlaşma yapmaya çalışmasından, eşini bir tecavüz rüyasından etkilenmiş olan ajans çalışanıyla aldatacak kadar ileri gittiği gibi bir akış var.


Film ilerledikçe başta komik, pasif veya gözlemsel olan Paul, insanların rüyalarında daha cinsel, daha şiddete meyilli ve daha korkutucu bir figür haline geliyor. Başta tatlı ve güzel olan bu popülerlik Paul’ün hayatını, işini her şeyini kaybetmesine neden olacak kadar çığırından çıkıyor. Sadece okuldaki öğrencilerinin onu istememesi ve zorbalamasıyla başlayan tersine ünlülük veya linç edilme, Paul’ün dışarıda yemek yiyemeyeceği ve eşinin ondan ayrılacağı kadar korkutucu bir hal alıyor. Tam bu noktada, yani karakterimiz film içerisinde bir çatışma yaşamış ve o çatışma işlenip çözülmüşken, Paul ile ilgili rüyalar yine beklenmedik bir şekilde kesiliyor. Olan bu olayın farklı çevrelerde yarattığı ilgi, farklı bilim insanlarının ve teknoloji firmalarının bilinçaltına dair çalışmalar üretmesine neden oluyor. Paylaşılan bilinçaltı veya shared subconscious olarak adlandırılan bu alan sayesinde rüyalar reklam ve pr alanlarına dönüşüyor. Öyle ki rüya influencerları olan bir meslek grubu bile oluşuyor. Etrafında onun sayesinde olan bu gelişmeleri gıptayla takip eden Paul, Paris’te kitabı için gittiği imza etkinliğinde kitabının adının “I’m your nightmare” ben senin kabusunum olarak çevrildiğini, imza etkinliğinin köhne bir bodrum katına alındığını ancak bir şekidle buna rağmen hala belli bir fan kitlesinin olduğunu görüyor. Otele dönerken insanların rüyalarda seyahat etmesi veya başkalarının rüyalarına girmesini sağlayan bir yöntemle Paul, ayrıldığı eşinin rüyasına, tam da eşinin istediği kıyafet ve fonda girerek onu kurtarıyor. Ve film bunun gerçek olmasını dilerdim diyen Paul’ün gökyüzüne yükselmesiyle bitiyor.


Buraya kadar izleyen veya izlemeyen herkese kendimce bir özet geçmeye çalıştım. Şimdi asıl konumuz olan Freudçu rüya analizi perspektifinden bu filmi bir rüya gibi yorumlamaya geldi. Buna geçmeden önce Freud’un rüyalar hakkındaki teorilerine dair ufak bir bahsetmek de gerekir. Freud’a göre rüyalar bilinçaltına giden asıl yoldur. Rüyaların neyden yapıldığı ve bu materyallerin birlikte nasıl hareket ettiğini anlamak, kişinin ruhsal çatışmaları, kendilik ve ilişkisel meselelerini anlamada önemli bir yer tutar. Freud, Rüyaların kaynakları arasında dış dünyadan gelen uyaranlar, öznel deneyimler, vücuttaki organik uyaranlar ve uyku sırasındaki zihinsel aktivitelerin yer aldığını iddia eder (Freud, 1900). Ki bu iddialar eskiden de günümüzde de abartılı veya psödoscience bulunsa da, yapılan çalışmalar rüyaların hafıza pekiştirme, duygu düzenleme ve dış uyaranların alınması gibi yönlerden kişiye dair ipuçları barındırabileceğini ispatlamıştır (Zhang, 2016) . İlgilenenler açıklama kısmında belirttiğim REM ve non-rem uykulardaki göz hareketleri incelemesine dair yapılarak kısa ve uzun süreli hafızanın rüya süreçlerinde nasıl canlandığına dair detaylı bilgiye ulaşabilir (Rauchs et al., 2005; Smith, 2010 veya Revonsuo, 2000; Valli and Revonsuo, 2009; Mathes et al., 2014; Yu, 2016).  Kıssadan hisse uzun veya kısa süreli belleğinizde yer alan bilgiler, bir formatta harmanlanarak size dair bazı gizil veya açık meselelerin regüle edilmesi, görülmesi, anlaşılması veya işlenmesi için rüyalarınızda vuku bulur.


Freud’un ikinci olarak bahsettiği rüya materyallerinin birlikte çalışma meselesine gelelim. Modern bilim sağolsun, Freud’un iddia ettiği kadar mistik olmasa da rüyada içeriklerin bir dönüşüm ve bağlanma sonrası görüldüğünü belirtir. Bu ne anlama geliyor? Şöyle ki rüyanızda eski çocukluk arkadaşınızla iş yerinizdeki arkadaşınızı bir arada görmenizin, sizin biliçaltınız veya biliçdışınızda ortak bir bağı var. Bu iki sembol ve kurulan bağ kullanılarak zihniniz bellek kodlaması, duygu regülasyonu veya herhangi başka bir eylem alarak sizin için, siz uyurken bir şey yapmaya çalışıyor. Freud’u mistik diye adlandırdığım kısım, bu bağlantı noktalarına bilinçdışı arzuların gizlendiğini iddia etmesinden. Bu tamamen yanlışlanmış olmasa da ve halen benim de kendi süreçlerimde gözettiğim bir etmen olsa da, bazen rüyalar filtresiz veya gizil olmayan arzular da barındırabiliyor (Jennings, 2007). Hatta bu konuda belki biraz abartarak konuşacak olsam da Freud’un klinik başka çalışmalarını desteleyerek şunu da iddia edebiliriz; rüya veya seansta anlatılan herhangi bir şey zaten danışan anlattığı veya anlatarak bir şey anlatmaya çalıştığı için de kıymetlidir, değil mi? Velhasıl, Freud bu bilinçdışı arzuların, bilince görünemeyen bir halden, daha görünür, anlaşılabilir ve tatmin edilebilir formlara dönüştürülerek rüyalarda gerçekleştiğini savunur. Bunları seanslarda inceleyerek de bilinçdışında kalan çatışmaların bilince çıkarılarak kişinin içsel çatışmalarını çözme odaklı psikanalitik çalışmayı da bu bağlamda geliştirmiştir. Bir manifest yani açık rüyalar, bir de latent yani gizil rüyalar olduğunu söyler Freud. Gizil rüyanın da yoğunlaşma (içeriğin basitleştirilmesi), yer değiştirme (ikamelerle anlatım), semboller ve ikincil revizyon (tutarsızlığı gidermek için düzenleme) gibi dört mekanizmayla oluştuğunu söyler.


Bu zamana kadar bahsettiklerimden ve tamamen öznel fikirlerimle filmi incelemeye geçmeden son olarak Reiser’in rüyadaki görselle duygu belleği arasında güçlü bir ilişki bulduğunu ve bundan yola çıkarak da duyguların rüyalarda oldukça kilit bir önemi olduğunu eklemeliyim (Reiser, 1997). Bir filmi rüya gibi incelerken benim kendimce yaptığım ve seanslarda da zaman zaman kullandığım Ogden’in Third-üçüncü konseptinden esinlenilmiş bir tını var. Bütün filmi sanki bu film bir rüyaymış gibi izlemek, seansı da ilişkiyi de müziği de veya herhangi bir şeyi de böyle yapabileceğimiz anlamına geliyor. Bu bağlamda ben rüyayı gören olarak kendimi Paul ile eş tutmak isterim. Üçüncü bir göz yerine birinci kişi olarak görülen bir rüya daha direkt bir veri ve algı akışı sağlar. Bu bağlamda filmin akışı aslında Paul’ün kendini dışarıdan ne kadar sıradan, ortalama altı, yer yer acınası, utangaç, çekingen gördüğüne dair genel bir profil çiziyor. Yani Paul’ün açık rüyasında o çok sıradan biri. Film devam ettikçe pasif olarak her yerde etkisizce ortaya çıkan karakterimiz cinselleşmeye ve vahşileşmeye başlıyor. Yani adım adım filmde açık rüyadan gizil rüyaya doğru bir geçiş yapıyoruz. Burada tanık olduğumuz rüyalar ve olaylar Paul’ün deneyimlediği veya deneyimlediği arzuladığını bildiği olaylar değil. Bunlar Paul’ün bastırılmış ve regüle edilmemiş arzularının, başkalarının rüyaları üzerinden ortaya çıkışının bir göstergesi. Hatta primer narsizm ekseninde düşünürsek, herkesin rüyasında olmak belki de Paul’ün en çok arzuladığı şey. Nitekim bu olduğunda aldığı tatmin ve kendinde-etrafındaki değişikliği de filmin son anına kadar gözlemleyebiliyoruz. Paul kendini sıradan biri olarak görmekten çıkıyor ve herkesin rüyasının yani herkesin zihninin, bilinçaltının bir parçası oluyor. Kim olursa olsun böylesi ciddi bir narsistik bütünleşmenin kötü hissettirmesi başlarda mümkün olmayacaktır. Ancak insan doğasının biricik ve öznel işleyişi devreye girdikçe bu herkesin parçası olan Paul içinde iyi, kötü, sapkın, vahşi, cesur, korkutucu, pısırık gibi bütün etmenleri barındıran birine dönüşüyor. Diğer bir deyişle, Paul kendi arzusunu tatmin ettikçe arzunun diğer yüzünde yüzleşeceği sorumluluklar, duygular, etiketler ve o yeni benlikle de birleşmek zorunda kalıyor. Artık pısırık, sıradan bir üniversite profesöründen, herkesin korktuğu, kaçındığı, tekinsiz bir figüre dönüşüyor.


Filmdeki en güzel taraflardan biri bunların hepsinin rüyalarda olsa da gerçeğe ve gerçek Paul’e etki etmesi. Çünkü rüya yorumlama tam da bu mantaliteden hareket eden bir yaklaşımla yapılır. Görünen rüyanın ne olduğu önemli değil, ancak o rüyanın nerede neyi nasıl yaptığı ve bunların kişiyi nasıl etkilediği önemlidir. Rüya ilerledikçe, Paul’ün en büyük arzusu ve tatmini, aynı zamanda en büyük kâbusu ve yoksunluğuna da dönüşüyor. Artık o kendi olarak bildiği kişi olamıyor çünkü herkesle paylaştığı bir tarafı var. Herkesle bir şey paylaşmak kadar sınırları belirsiz bir yerdeyken de kimsenin sizle yakın duramaması, ne yapacağınızı bilmemek doğal olsa gerek. Buradan yola çıkarak da filmimiz devasını da derdini de rüyalara konu olmakta bulan Paul’ün, gerçek hayatta yaşadıklarını ancak ve ancak rüyada sindirebildiği gerçeğiyle sonlanıyor.

Bir danışandan dinler gibi bütün bu filmi Paul’ün ağzından dinlediğimde ilk düşündüklerim kabaca bunlar. İlgi ihtiyacı çok yoğun bir adam, yakınlıkla ilgili meseleler ve hassasiyetler, narsistik meselelerini halledemediği için yaşadığı içsel zorluklar, yoğun bir tatminsizlik ve kronik depresif görünümde onu tutan semptomlar. Böylesi biri bu rüyayı gördüğünde ve anlattığında bu dediklerimden farklı bir şey daha düşünmem gerekir. O da bu rüyayı gören Paul’ün çok ciddi bir sembolizasyon kapasitesi olduğu, kendini tatmin olmuş halini asla hayal edemediği, içinde bir yerde çok ağır ve gizli bir yenilgi hissiyle çok uzun süredir hayatına devam ettiği ve yetersizlik meselesinin onu çok meşgul eden bir konu olduğu gibi. Paul bir insan. Hata da yapsa, başarılı da olsa, toplum içerisinde de kendi içerisinde de kusurları, eksikleri olan ve olacak olan biri. Bunun da farkında bence. Ancak fark etmek her zaman baş etmek anlamına gelmez. Paul’ün de zorlandığı konu bence bu. Eğer kendini özgüvenli, tatmin olmuş hissedeceği başka noktalar bulsa veya yaratsa, veyahut geçmişe yönelik hayal kırıklarını, üzüntülerini, pişmanlıklarını sindirmek için bir destek alsa belki de bu kadar çok enactment yani yeniden canlandırmaya girmeyecek. Sürekli daha iyi hissetmeyeceği senaryoları insanların rüyasında tekrar ede ede, Paul belki de film boyunca kendine dair yaşadığı hayal kırıklığını dışavurdu. Belki de bütün bu olanlar Paul paylaşılan bilinçaltında kötünün toplandığı, Kleincı bir tabirle kötü meme olan birisi olduğundan onun başına geldi. Belki de Paul bütün bunları sadece mutluluğun onun için eşiyle dans etmek ve onunla yakın olmak kadar basit ve kıymetli olduğunu anlamak için yaşadı. Bunlar gibi daha birçok teori oluşturmak mümkün ancak tek bir kayıtta hepsini ele almak mümkün değil. Yine de buradan çıkarılabilecek en önemli şeyler arzunun tatminin ne kadar yoğun bir sorumlulukla geldiği ve rüyaların her zaman ama her zaman görenden dinleyenine anlam değiştirebileceğinin de altını çizmek gerekir.

2 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Joker Film İncelemesi

Joker, 2019 yılına kadar çizgi romanlarda ve Batman filmlerinde can bulan bir karakter. Hayranlarının çok uzun süre kendi filmini...

コメント


bottom of page